19 Aralık 2015 Cumartesi

Sanal Gerçeklik Gözlüğü

Sanal Gerçeklik Gözlüğü Nedir?

Sanal gerçeklik gözlüğü sözünü duyduğunuz zaman kafanıza ilk gelen kelime nedir? Kafanıza geçirilmiş olan filmlerde olduğu gibi bir okuma cihazı mı? Yoksa The Matrix mi? Bu tedaileri bir krallık olarak düşünürsek, bu krallıkta bulunan kral siz oluyorsunuz. Gelişmekte olan teknolojiler sağolsun, artık sanal ortamları gerçeklik hissiyatı aracığıyla tecrübe edinmeye başladık.
Teknik olarak sanal gerçeklik sözcüğü insanların orda olma duygusunu deneyimlediği bilgisayar kaynaklı 3 boyutlu alanlar için söyleniyor. Kullanıcılar, farklı çevre terimleri (kasklı ekran vb.) tarafınca sanal bölgelere katılmış oluyor. O bölgeye girdiği zamandan sonra kullanıcının gerçek hayat ile bütün bağlantısı kesiliyor ve komple sanal gerçekliğin oluşturulduğu alanda yaşama duygusunu yaşıyor. Kullanıcıların bu anı “ciddi manada” deneyimleyebilmesi için, sanal gerçeklik tasarımlarının mükemmel hatta kusursuz bir yapıya sahip olması gerekir; aksi halde oluşturulan zayıf “gerçeklik duygusu” kullanıcının bu anı net olarak hissedememesine neden olur.Sanal geçeklik alanları, bireyler üzerinde oluşturduğu gerçeklik duygusu seviyesine (yoğunluğuna) göre çeşitlilikler göstermektedir.

Günümüzde Sanal Gerçeklik Gözlüğü

Geçmiş ile günümüz arasında kullanılmakta olan cihazlar karşılaştırıldığında gerçek çeşitlilik, geçmişte deneyimlenen cihazların tasarım olarak kötü, kullanılamayacak halde ve karışık bir vaziyette olmaları. Tabii fiyatlarınıda unutmamamız lazım. Günümüzde ise VR cihazların boyutları ufaldı çok daha kullanışlı hale geldiler. Cihazın parçalarına rahat bir şekilde ulaşılabildiğinden maliyetide bir hayli ucuzladı.


Teknolojinin İnsan Sağığı Üzeride Etkisi

Gelişen teknolojinin insan sağlığı üzerine etkileri çok kapsamlı bir konu olsa da sizlere bu konuyu elimden geldiğince sade anlatmaya çalışacağım. Bu yazının amacı bilimsel bir referans olmaktan çok insanları bilinçlendirmek olacaktır.
Teknolojinin gelişmesi ile birlikte insanoğlunun yaşama biçimi de değişmiştir. Önceleri yeşilin bol olduğu bereketli topraklar değerliyken şimdilerde kaynaklara yakınlık bir yerin değerini belirlemektedir.
Sanayi devriminde önce insanlar yaşamlarını çiftçilik yaparak kazanıyorlardı. Kendi ekinlerinin biçip kendi ekmeklerini pişiyor, kendi hayvanlarını bakıp bu hayvanlarından besleniyorlardı. Sanayi devrimi ile birlikte bu durum tersine döndü. İnsanlar yavaş yavaş sanayi makinaları ile seri ürettikleri ürünleri kullanmaya başladılar. Bir yerden bir yere önceleri yürüyerek ya da atla giden insan, artık buharlı tren kullanmaya başladı. İnsanlar artık kendi ekmeklerinin pişirmeye vakit bulamıyor, ekmeği pişmiş halde fırınlardan temin ediyorlardı. Bu mekanikleşmiş sistem günümüze kadar kendi içinde dallanarak ilerledi.
Artık günümüzde ekmeğin nasıl yapıldığını bilmeyen ya da daha önce hiç çiftlik hayvanı görmemiş olan bu insanlar büyük metropollerde bu tedarik zincirini yönetmeye çalışıyorlar. Hareketin azaldığı fakat stresin arttığı işlerde çalışan insanlar hayatlarında neyin eksik olduğunun henüz farkında değiller.


Teknolojinin insan sağlığı üzerinde, gerek direkt gerekse endirekt pek çok etkisi bulunmaktadır. Teknolojinin gelişmesi ile çoğalan araçların çevreye verdiği zarar ve dolayısıyla insana verdiği zarar oldukça büyük. Artık pek çok insanın aşina olduğu bu etkilerin dışında teknolojinin insan sağlığı üzerinde pek de dikkat edilmeyen bir etkisinden bahsetmek istiyorum. Hareketsizlik!
İnsan vücudunun işlerliğinin sürdürebilmesi ve sağlıklı kalması için mutlak suretle harekete ihtiyacı bulunmaktadır. Amacı ne olursa olsun hareket metabolizmanın kendini koruması için gereklidir. Hareketin olmadığı bir yaşam biçimi metabolizma bütünlüğünü bozmaktadır.
Hareketsizlik ile teknoloji arasında aslında direkt bir bağ bulunmamaktadır. Bu bağı oluşturanlar insanlardır. Teknoloji size bir işi yapmanın daha kolay bir yolunu sunar sizin işi nasıl yapacağınıza karışmaz. Teknolojinin neden olduğu hareket azlığına bazı örneklerle açıklık getirelim.
Örneğin artık merdiven çıkılmıyor. Gideceğimiz kat birinci kat olsa bile asansör kullanılıyor. Yada ev ile otobüs durağı arasındaki mesafeyi yürümemek için bin bir borç olarak araç alınıyor. Sevdiklerimizi, eşimiz ve dostumuzu ziyaret etmek yerine telefon ediyoruz. Televizyonda kanal değiştirmek için bile kumanda kullanıyoruz.  Bundan başka daha yüzlerce örnek verebiliriz

Bilgisayarlar

Bilgisayar Alm. Computer (m). Fr. Ordinateur (m). İng. Computer. çok sayıda   veya  işlemlerden oluşan bir işi, önceden verilmiş bir   göre yapıp sonuçlandıran elektronik araç,   beyin. Kullanıcıdan aldığı   mantıksal ve aritmetiksel işlemleri yapan; yaptığı işlemlerin sonucunu saklayabilen; sakladığı bilgilere istenildiğinde ulaşılabilen elektronik bir makinedir. Halledilmesi gereken konu ile ilgili bilgi ve onun nasıl işlem göreceği bilgisayara iletildiğinde, bir çok insanın senelerce çalışması ile bitiremeyecekleri işi bir kaç saniyede yapar. 



Bilgisayarın ana parçaları
Bilgisayarın ana parçaları
Günümüzde bu aracın daha çok    üretilmiş şekli yaygın olduğundan elektronik beyin olarak da bilinir. Ancak tarihsel açıdan ilk bilgisayarlar   olmuştur. (Örneğin  'ın diferansiyel makinesi). 

Ülkemizde daha önceleri "Komputer" ya da " " olarak adlandırılan Bilgisayar'ı bu şekilde ilk kez   adlandırmıştır. 1969 yılında 'nde çalışmakta olan Aydın Köksal, gereksinim duydukları bilgisayarı kiralamak için gazeteye verilen bir ilanda bu sözcüğü kullanmıştır. 

Bilgisayarlar çok farklı biçimlerde karşımıza çıkabilirler. 20. yüzyılın ortalarındaki ilk bilgisayarlar büyük bir oda büyüklüğünde olup, günümüz bilgisayarlarından yüzlerce kat daha fazla güç tüketiyorlardı. 21. yüzyılın başına varıldığında ise bilgisayarlar bir kol saatine sığacak ve küçük bir pil ile çalışacak duruma geldiler. Toplumumuz kişisel bilgisayarı ve onun taşınabilir eşdeğeri, dizüstü bilgisayarını, bilgi çağının simgeleri olarak tanıdılar ve bilgisayar kavramıyla özdeşleştirdiler. Günümüzde çok yaygın kullanılmaktadırlar. 

İstenilen zamanda çalıştırabilmeleri bilgisayarları çok yönlü kılıp hesap makinelerinden ayıran ana özellikleridir. Church-Turing tezi bu çok yönlülüğün matematiksel ifadesidir ve herhangi bir bilgisayarın bir diğer bilgisayarın görevlerini yerine getirebileceğinin altını çizer. Dolayısıyla, karmaşıklıkları ne düzeyde olursa olsun, cep bilgisayarından süper bilgisayarlara kadar, bellek ve zaman kısıtı olmadığı takdirde hepsi aynı görevleri yerine getirebilirler. 

Bilgisayarı, insanın üzerinde bir zekaya sahipmiş gibi düşünmemek gerekir. Bilakis, bilgisayar bizzat insan zekasının bir ürünüdür. Geliştirilmesi olduğu kadar, yerinde ve gerektiği şekilde kullanılması için de insana muhtaç bir alettir. Tabiri caizse, insana olan üstünlüğü; aynı işlemleri bıkmadan, dikkati dağılmadan, hassas olarak defalarca ve hızlıca yapabilmesindedir. Bilgisayarın doğru çalışabilmesi; ancak ne yapacağının ve nasıl yapacağının kendisine yanlış yorumlanması imkansız emirlerle bildirilmesiyle mümkündür.

Tarihçesi

Modern bilgisayarların atası sayılabilecek ilk genel amaçlı kendi kendine hesaplama yapabilen araç Charles Babbage tarafından geliştirilen Analitik Makinedir. Bu makine delikli kartlara yazılmış komutları işleyebiliyordu. 

Bilgisayar denildiğinde ilk akla gelen,   ise ilk defa   yılında   tarafından geliştirildi ve bir anda endüstriyel standart haline geldi. IBM  'ler     ve   ile birlikte geliyordu.

Çalışma sistemi

;Bilgisayarların kısımları:   ilk bakışta bir daktilo tuşları ve bir   ekranı olan basit bir alettir. Bu alete çeşitli yardımcı cihazlar bağlanabilir. Mikro bilgisayarlara disk hafıza, yazıcı, grafik çizici gibi daha birçok aletler bağlanabilir. Bütün bunlar bilgisayarın sert kısımlarını ( ) teşkil eder. 

;Programlar: Bilgisayara hayat verebilmek için ona tam bilgi aktarmak gerekir. Belli bir işin yapılmasını tarif eden her ifadeye program denir. Bütün programların toplamına da bilgisayarın yumuşak kısımları ( ) denir. 

;Bilgisayar mantığı: Bilgisayarın nasıl çalıştığını öğrenmek için onun bilgileri nasıl kullandığını anlamak gerekir. Harfler ve rakamlar bilgisayarda kodlar şeklinde ifade edildikten sonra kullanılır. Bilgisayarlarda kodlar elektrik olarak voltajın olup olmaması ile ifade edilir.   var, lamba yanıyorsa 1; voltaj yok, lamba yanmıyorsa 0 kodlarını alır. İki durumlu olan bu kodlamaya "ikilik sistem" denir. Bilgisayara tuşlardan verilen her bilgi 1 ve 0 kodlarına çevrilir. 

Türkiye'de kullanılan ilk bilgisayar



IBM-650 Data Processing Machine
IBM-650 Data Processing Machine
Türkiye 'de bilgisayar kullanımı, Karayolları Genel Müdürlüğünde, 1960 yılında hizmete giren ve yaklaşık 12 yıl kullanılan IBM-650 Data Processing Machine" ile başlamıştır. Tarihi sistemin ilginç bazı özellikleri : Birinci nesil, lambalı olması, Her biri 10 karakter ve 1 işaretten oluşan 2000 sözcüklük Tambur bellek bulunması, Dakikada 78000 toplama-çıkartma, 5000 çarpma ve 138.000 mantıksal karar verebilme özelliği, Delikli kart ile bilgi girişi yapılması, Özel kablolarla bağlanan kontrol paneller ile delikli kart irtibatı, Okuma 200, Delme / Yazma 100 kart / Satır dakika hızında olması Assembler ve Fortran 'ın özel programlama dilleri kullanımı (SOAP-FORTRANSIT)

ROBOTLAR

ROBOT NEDİR?
Bugüne dek robot nedir sorusuna cevap olarak birçok tanım sunulmuştur. Bunlar arasında en kapsamlı olan birkaçı şöyledir:
Robot , mekanik sistemleri ve bunlarla ilişkili kontrol ve algılama sistemleri ile bilgisayar algoritmalarına bağlı olarak akıllı davranan makinelerdir.

Robot ,yeniden programlanabilen; maddeleri , parçaları, aletleri, programlanmış hareketlerle yapılacak işe göre taşıyan veya işleyen çok fonksiyonlu makinelerdir.(robot institute of america 1979  )

Robot , bir kaide üzerinde en az bir kol, tutma organları(genellikle pensler, vantuzlar veya elektromıknatıslar),pnömatik, hidrolik veya elektriksel sensörler ile konumu ve basınç algılayıcıları ile, bilgi işlem organlarıyla donatılmış kontrollü mekanik maniplelerdir.

Robot, bu konuda çalışmalarıyla tanınan Maja Mataric'in yaptığı tanıma göre, ortamdan topladığı verileri dünyası hakkında sahip olduğu bilgiyle sentezleyerek, anlamlı ve amaçlarına yönelik bir şekilde hareket edebilen ve bunu güvenli bir biçimde yapabilen bir makinedir.

Bu tanımların her biri tek bir noktada birleşir. Bir mekanizmanın robot olarak adlandırılabilmesi için dört temel kısmı içermesi gerekir. Bu temel kısımlar; robotun çevresindeki verileri algılayabilmesi için gerekli sensörler (alıcılar), verilerin toplanmasını ve kontrolü sağlayan elektronik devreler, bu sensör verilerini kullanarak robotun amacına uygun matematiksel ve mantıksal işlemler ile karar verme olayının gerçekleşmesini sağlayan birprogram (robotun mikrodenetleyicilerine yüklenecek algoritma) ve verilen kararlar doğrultusunda gerekli hareketleri gerçekleştirebilecek bir mekanik düzenektir.

Robotun amacının belirlenmesi; Sitemizin de sloganı olan cümle '' Robot yap , işe yarasın! '', yapacağınız robot ne olursa olsun ilk önce bir amacı olmalıdır. Robot yarışmalarında çizgi izlemek ya da rakip mini sumo robotu en kısa zamanda bulup dohyo dışına atmak, engelden kaçan robotlarda robotun engelleri algılayıp onlara çarpmadan hareketini sürdürmesi gibi amaçlar ya da daha özel robot projelerinde keşif, güvenlik, temizlik  ve hatta endüstriyel otomasyon sistemlerinde  kullanım amacı ile robot kollar ve farklı sistemler tasarlayabilirsiniz.

Amaca uygun sensör ( algılayıcı ) belirlenmesi; robotun amacı doğrultusunda karar verebilmesi için çevreyle iletişim halinde olmasını sağlayan sensörleri olmalıdır. Robotun amacı belirlendiğinde çevredeki hangi değişimleri algılaması gerektiği de belli olmuştur zaten. ( rakip robot, beyaz çizgi, sıcaklık değeri, nem değeri... vb) Bu verilerin her biri farklı bir sensör gerektirir. Kullanabileceğiniz sensörü belirlemek için araştırmanızı yapın hangi sensörü nasıl kullanmanız gerektiğini öğrendiğinizde sonraki adıma geçebilirsiniz.Aşağıdaki videoda bir çok farklı robot projesi

Algoritma düzenlemek; 
robot tasarımı aşamasındaki en önemli adımlardan biri hatta belki en önemlisidir. Algoritma kısaca yapılacak işlemlerin mantıklı bir sıraya sokulmasıdır. Robotta neleri algılamanız gerektiği , hangi sensörleri kullanacağınız ve hangi işlemin daha önemli olduğuna karar vermelisiniz. Robotun algılaması gereken birden fazla veri varsa ve / veya birden fazla farklı sensör kullanacaksanız hangi verinin daha öncelikli olduğunu belirlemek önemlidir. Eğer bu konuda hata yaparsanız robotun çalışması da düzgün olmayacaktır çünkü öncelikle yapması gereken görevi algoritmasında geride kalacaktır ve bu durum  aksaklıklara neden olabilir. Bu sebeple algoritma düzenlerken robotun amacına göre mantıksal öncelik sıralamasını yapın.

Robotun mekanik tasarımı; robotu en basit şekilde amacını gerçekleştirebileği bir mekanik düzende tasarlamalısınız. Robotunuzun uyması gereken belli kriterler var ise bunları göz önünde bulundurmalısınız
( boyut, ağırlık). Bunlar belli olduğunda mekanik düzeneği doğru tasarlamak için önce robot motorlarını belirleyin. Robot motorunu seçerken motorun devir sayısı, motorun çalışma voltajı, motorun çektiği akım ve motorun büyüklüğü gibi etkenler önemlidir. Size en uygun robot motorunu seçtikten sonra  bu motorları nasıl yerleştireceğinizi belirleyin ve robot gövdesini tasarlayın.

Elektronik devre tasarımı; Bu adıma geldiğinizde robot tasarımı konusunda önemli kısımları belirlediniz demektir. Artık kullanacağınız sensörleri , hangi işlemlerin öncelikli olduğunu ve motorların özelliklerini biliyorsunuz. Elektronik devre tüm bunları işletmelidir, yani sensörlerden gelen verileri toplamalı, mikrodenetleyiciye aktarmalı ve mikrodenetleyicide alınan kararların uygulanması için motorları düzgün sürebilmelidir. Sonuç olarak bir robot için elektronik devrede sensör devresi, mikrodenetleyici devresi, motor sürücü devre ve voltaj regüle devresi olmalıdır. Bu devreleri hazırlamak için seçtiğiniz sensör ve motorların özelliklerini dikkate alın ( çalışma voltajı, giriş çıkış pinleri, çektiği akım değeri ... gibi).

Robot programı yazılması; robot programı yazılırken dikkate alınması gerekenler düzenlediğiniz algortima ve elektronik devrenizdeki mikrodenetleyicinin giriş çıkış pinleridir. Kullanacağınız programlama dilini ve mikrodenetleyiciyi ön araştırmalar ile belirleyin. ( detaylı bilgi için programlar ve mikrodenetleyiciler kısımlarına bakabilirsiniz. ) Her programlama dili ve her mikrodenetleyici kendi özellikleri ile farklı komutlar gerektirebilir bu konuda bilgi sahibi olmanız gerekecektir. Eğer komutları biliyorsanız düzenlediğiniz algoritma iyi bir program yazmanıza yetecektir. Yazdığınız kodu uygun bir derleyici ile makine diline çevirip programlayıcı ile mikrodenetleyiciye aktarın ve bir sonraki adıma geçin.

Parçaları birleştirmek ve robotu denemek; artık elinizde bir robot için gereken üç kısım da bulunuyor. Mekanik düzeneğinizi hazırladınız ;motorlarınızı , tekerlekleri, dişlileri, sensörleri uygun yerlere yerleştirdiniz. Elektronik devreniz hazır. Sensörleri ve motorları giriş - çıkış pinlerine bağlayın ve devrenin voltaj beslemesi için kullanacağınız aküyü ya da pili yerleştirip bağlantısını yapın. Son olarak mikrodenetleyiciyi elektronik devreye yerleştirin ve robot ilk denemelere hazırolsun.

Düzeltmeler;
 robotunuz ilk denemede hemen düzgün çalışmayabilir. Önemli olan hataların kaynağını tespit edebilmektir. 

Geçmişten Günümüze Telefonun Gelişimi

Telefon, insanların haberleşme kaynaklarından sadece biri olduğu gibi hiç kuşkusuz geçmişten günümüze kadar en önemli haberleşme kaynağımızdır. Buna rağmen insan oğlunun ilk haberleşme tekniği değildir. Posta kuşları Asya da, duman ise Amerika’da bilinen haberleşme yöntemleridir. Mektup ise tüm dünyada evrensel bir haberleşme yöntemi olmuştur. Avrupa’da meydana gelen sanayi devrimi ise haberleşme yöntemlerini baştan sona değiştiren gelişmelerin başlangıcıdır. 18. yüzyılın hemen sonlarında Fransa’da kullanılmaya başlanan telgraf ilk kablolu iletişimin örneği olmuş bunu ise 1876’da Graham Bell adlı bir mucidin telefon icadı takip etmiştir.
Eski haberleşme yöntemleri üzerine nostalji yaptık artık asıl konumuz olan geçmişten günümüze telefon ve telefonun gelişimi hakkında bilgiler sunmaya başlaya bilirim.

Graham Bell ve İlk Telefon

Annesi işitme engelli olan Graham yıllarca ömrünü işitme engellilere adayan dede ve babasının yolundan gitmeye karar verdi. Bu kararından sonra hayatı boyunca işitme engelliler için çalışmalarda bulundu. Bunlardan en önemlisi ise telefondur. Graham, işitme engellilerin sessizliğini ortadan kaldırmaya çalışırken elektrik mühendisi olan arkadaşı Thomas Watson ile birlikte Amerika’da ilk telefonu icat etmiştir.


Geçmişten Günümüze Telefon Modelleri

Ahizeli Telefonlar

İlk telefon icadı gerçekleştikten sonra telefonun gelişim süreci başlamıştır. Bell’in geliştirdiği telefonun hemen ardından ilk ahizeli telefonda piyasaya sürülür. Ahizeli telefonun en büyük özelliği ise dinleme ve konuşma için iki ayrı mekanizmanın bulunmasaydı. Ahizeli telefon yukarıdaki resimde gelişmiş telefon ismiyle etiketlenmiş olan fotoğraftır. Ahizeli telefonun gelişmesinde en büyük etken ise mikrofonun geliştirilmesi olmuştur.

Radyo Dalgalı Telefon

Marconi adlı İtalyan asıllı bir mucidin radyoyu bulması ile başlayan bu süreç kısa sürede tüm dünyayı kapsamıştır. Radyo frekansı ile tüm kara ve denizde haberleşme imkanı sağlanmıştır. Ayrıca bu buluş ile tek bir kablo üzerinden bir çok konuşma verileri gönderilmeye başlanmıştır. Bu özelliğin gelişmesinin öncüsü ise sadece 20 yaşında olan Marconiolmuştur.
Radyo dalgaları kullanılarak iletişim sağlayan cihazın adı ise telsiz olmuştur. Daha sonra telsiz sistemi kullanılarak ilk telsiz telefon üretilerek satışa sunulmuştur. Tüm bu gelişmeler sırasında ise Amerika ve İngiltere arasında ilk telefon hattı döşenmiş ve ilk okyanus ötesi telefon görüşmesi yapılmıştır.

Tuşlu Telefon

Santral sisteminin her geçen gün otonom hale gelmeye başladığı dönemlerde çevirmeli telefon ağlarının da sonu gelmeye başlamıştır. İşte bu dönemler tamda 1960 dönemlerini göstermekteydi. İlk tuşlu telefon dönemi de 60’lı yıllara dayanır. Elektronik teknolojisinin büyük patlaması sonucu ilk tuşlu telefon üretilir ve hemen ardından piyasaya sürülür. Bu süreç evlerde kullanmaya başladığımız ilk elektronik telefonun da başlangıcını oluşturur.
Elektronik sistem ile donatılmış telefonlar hem hafif hem de ergonomik yapıya kavuşmuş oldu. Tuşlu telefonların sonrasında ilk ekranlı ev telefonları üretilmiştir. Ben evimizde ekransız telefonun bulunduğunu hatırlamaktayım. Radyo ve uydu frekanslarının gelişmeye başladığı bu dönemde telefonu bir de arabalara eklendiği dönem vardır. Telefonlu arabalar, cep telefonların piyasaya sürülmesi ile kısa sürede ortadan kalkmıştır.
İki satıra sığdırdığım bu adımların gerçekleşmesi ise 20 yıldan fazla sürmüş ve 1983 yılında Motorola firması ilk cep telefonu piyasaya sürene kadar devam etmiştir.

Cep Telefonu

İlk Cep Telefonu

1983 yılında Motorola firmasının tanıttığı DynaTAC 8000X ilk cep telefonu olarak tarihe geçmiştir. Ayrıca bu cihaz cep telefonu icadı olmuştur. cep telefonunun mucidi ise Martin Cooper olmuştur. Cep telefonu icadı ve sonrasında piyasaya sürülmesi işleminde göze çarpan en önemli ayrıntıları aşağıda söyle sıralayabiliriz.
Bu cihaz yaklaşık 850 gram ve bir ekrana sahip değildi. Batarya yardımı ile 35 dakikalık kesintisiz görüşme yapılabilir ve şarj olması 10 saat sürmekteydi. Bu cihazın en önemli özelliği ise tuşlu olmasıydı. Fiyatı ise 3000 doların üzerindeydi.
ilk-cep-telefon-modelleri
Motorola, 1989 yılında daha hafif ve küçük yapıda olan ikinci telefon modelini çıkarmış ve bunun ismini MicroTAC 9800X olarak tanıtmıştır. MicroTAC 9800X sadece 350 gram ağırlığındaydı. Bu telefon ayrıca ilk kapaklı ve ekranlı cep telefonu olarak bilinmektedir.

Cep Telefonu Gelişim Süreci

Doğum tarihiniz en azından 1990’lı yıllarda ise cep telefonunun gelişim sürecini hatırlıyor olmalısınız. Bu tarih Türkiye’de genel anlamda telefonun yaygınlaşmaya başladığı bir dönem olarak gösterilebilir. Hatta ben evde telefon yüzünden annemin babamla tartıştığını hatırlıyorum.
İşte tamda bu dönemde Avrupa kıtasından başlayarak tüm dünyayı saran GSM sistemi başlamıştır. 1994 yılında ise Turkcell kurulur. Turkcell, Türkiye’de ilk GSM operatörü olarak tarihe geçer. Telsim ise Turkcell’in hemen arkasından kurulur. Bu dönemde dünya genelinde yaklaşık 1. 500.000 kayıtlı GSM abonmanı bulunmaktaydı.

Yeni Rakipler Doğuyor

Nokia

1980’li yıllarda cep telefonu sektöründe rakipsiz geçiren Motorola 1991 yılında ilk rakibi ile karşılaşır. 1011 serisi ile Nokia cep telefonu üreticiliğine başlar. Nokia 1011, günümüze kadar gelen cep telefonu modellerinin öncüsü olmuştur.
İlk antensiz cep telefonunu üreten firmada Nokia olmuştur. 8810 serisi olarak piyasaya sürülen telefon antensiz olması ve batarya sorununa bulduğu çözümler ile beğeni kazanmıştır.
Tüm yukarıda anlatılan olaylar 1999 yıllarına dayanmaktadır. Bu dönemden sonra Nokia, tüm dünya genelinde tutulmuş ve sürekli daha gelişmiş telefon modelleri ile piyasanın en büyük hakimi olmayı başarmıştır.

Siemens

1997 yılında Alman teknoloji şirketi Siemens ilk renkli ekrana sahip cep telefonu S10’u sunarak bir anda ilgileri üzerine topladı. Fakat o dönemde batarya sorunu ve kaba tasarımı ile beklenilen düzeyde bir cep telefonu değildi.

Ericson

2001 yılında ilk bluetooth özelliğine sahip telefonu T39 ile dikkatler Ericson üzerine toplandı. Bu firmanın ilk cep telefonu olmasa da bluetooth özelliği ile ilk defa SMS yada MMS kullanılmadan veri aktarımı gerçekleştire bilen telefonu icat etmişlerdir. Ayrıca T68 modelli cep telefonu renkli ekran ve GPS özelliği ile ilgi görmüştür.

3G Teknolojisine Sahip Cep Telefonları

İlk görüntülü görüşme yapılabilen telefon 2004 yılında piyasaya sürülen Motorola RAZR olmuştur. Kullanıcıları tarafından bu özelliği çok fazla rağbet görmemiştir. Cep telefonlarında görüntülü arama ve cepten hızlı internet kullanımını başlatan olay 3G teknolojisi olmuştur.
3G, hücresel veri transferinin en hızlı modelidir. İlk olarak 1998 yılında Japonya’da duyurularak kullanılmaya başlanmıştır. 2002 yılında Amerika’da bundan 1 yıl sonra ise Avrupa’da kullanılmaya başlanmıştır. Türkiye’de ise 2009 yılında 3G bağlantısı yapılmıştır. 3G teknolojisinin en büyük özelliği iletinin ses değil veri olarak iletilmesidir.

Akıllı Telefon

Akıllı olarak adlandırılabilecek en eski telefon Motorola Simon modeli gösterilebilir. 1994 de piyasaya sürüldüğünde diğer telefonlara göre çok iyi özellikleri olsa da günümüz akıllı telefonlarına göre kesinlikle kıyaslanamaz. Simon, ilk dokunmatik telefon ve kısmi şekilde ajanda görevindeydi.
ilk-akıllı-telefon-modelleri

IPhone

Akıllı telefon olarak tarihe geçen ilk cihaz IPhone 1 oldu. Iphone 1, 2007 yılında Apple CEO’su Steve Jobs tarafından Amerika’da tanıtıldı. IPhone 1 ‘i akıllı telefon yapan özellikleri ise tuş takımı olmadan sadece dokunmatik ekrana sahip olması, multimedya özellikleri, kablosuz internet özelliği ve 3. parti bir yazılım ile çalışması olarak sıralayabiliriz. 3. parti yazılımı ise Apple tarafından geliştirilen İOS işletim sistemdir.
Tüm bu özellikleri ile bir bilgisayardan hiçbir farkı olmayan telefon olmuştur. 2007 yılında tanıtılan bu müthiş telefon kısa sürede dünyada çok fazla satış yapmış ve aralarında Nokia gibi çok ciddi rakiplerini kısa sürede geçmiştir. Apple, IPhone 1 ile dünyadaki telefon algısını değiştirmiş ve Cep telefonlarının sonunu getirerek akıllı telefon modellerinin başlangıç temelini atmıştır. Iphone 1 özellikleri bakımından kusursuz bir yapıda üretilmiştir. Apple 6 sene gibi kısa bir sürede altı farklı model üreterek ciddi bir satış elde etmiştir.

 Samsung Galaxy S Serisi ile İlk Android Telefon Piyasada

Cep telefonu modeli olarak sunulan Galaxy serisi telefonlar, IPhone akıllı telefonu sonrasında akıllı telefon modelleri olarak üretilmeye başlanmıştır. 2010 yılında Galaxy serisinde ilk akıllı telefon İ9000 olmuştur. benimde kullandığım ilk akıllı telefondur. 3. parti yazılım olarak Android sistemi kullanılmıştır. Akıllı telefon İ9000 ilk Android işletim sistemine sahip telefondur
Sonrasında ise Galaxy S serileri insanlar tarafından çok fazla ilgi görmüştür. Ayrıca Samsung, Galaxy S serisi ile IPhone nun 2 yıllık hakimiyetinin önünü kesmiş ve pazar payına ortak olmuştur.

LG Optimus

Güney Kore menşeyli teknoloji tedarikçisi LG, Optimus One ile  2011 yılında Android işletim sistemi ile akıllı telefon pazarına dahil olmuş ve Akıllı telefon alanında en büyük paya sahip 3. firma olmayı başarmıştır.

Windows 8 ile Nokia Lumia

1994 yılında şirket içinde dokunmatik telefon tasarlansa da piyasaya sürülmemiş olması ve 2007 yılında ilk IPhone ile piyasaya ayak uyduramadığından Nokia sektördeki hakimiyetini kaybetti. Bu sırada yazılım şirketi Microsoft’un akıllı telefon yazılımı Windows Mobile da yetersiz kalması ile piyasada tutunamadı.Tüm bu olaylar Nokia ile Microsoftşirketlerini birlikte hareket etmek zorunda bıraktı. Fakat iki devin ittifakı ilk akıllı telefondan 5 yıl sonra 2012 yılında olmuştu. Akıllı telefon sektörüne Nokia, Lumia serisi telefonları ile girdi. 3. parti yazılım olarak ise Windows 8 Phone kullanıldı.
Nokia Lumia, piyasada çok çeşitli modelleri ile göz doldurdu ve Nokia hayranları tarafından da sevildi. Özellikle Lumia 1020 modeli ve 41 megapiksel kamerası oldukça göz kamaştırıcıydı.
Graham Bell’in sesi ileten bir buluş yapması ile başlayan telefon serüvenini ayrıntılı olarak anlatmaya çalıştım. İlk telefondan başlayan bu yazı cep telefonu ve akıllı telefon gibi teknolojileri kapsayarak anlatılmıştır. Birde Akıllı Gözlük ve Saat gibi kavramlar var ki ben bu teknolojileri bilgisayar olarak mı telefon olarak mı paylaşmam gerektiğini bilemediğimden burada bu cihazlara değinmedim.